Cuma günleri Beşiktaş yazıyorum
ama dün oynanan ve Pazar günü oynanacak Milli Takım maçlarını konuşalım
istiyorum.
İlk 6 maçında sadece Kazakistan maçlarını kazanabilen
A Milli Takım, diğer takımların özellikle de Hollanda’nın aldığı sürpriz
sayılabilecek kötü sonuçlarla birlikte son 4 maça girilirken umudunu hala
koruyordu. Bu umudu gerçekleştirebilmek için önünde duran 4 maçı da kazanmak
şarttı. Herkesin kesin gözüyle baktığı Letonya maçıyla başladı son umuda
yolculuk. Fatih Terim de bunun bilincinde bir kadroyla sahaya çıkmayı düşündü
ve inandığı kadroyu sahaya sürdü. Ancak Fatih Terim de olsanız hata yapabiliyorsunuz
ama Fatih Terim egosu başka bir şey, hata yaptığını kabul etmiyor. İlk maçta İzlanda
karşısında sahaya sürdüğü anlamsız 3 lü defans kurgusu gibi bu maçta da kendi
takımlarında oynamayan ya da başarısız bir futbol sergileyen oyuncuları ilk 11
de sahaya sürdü. Volkan Şen daha Fenerbahçe’de 90 dakika oyunda kalmamışken ve
Letonya’nın sert ve kapanan savunmasını ortadan delmeye çalışırken hem Volkan
hem de Gökhan Töre tercihi, ikisinin birden sahada olması tutarsız bir oyun
oynanmasına dönüştü. Oyuna çift santrafor ile başlansa bu tercih
anlaşılabilirdi ancak savunmanın arasında Burak son derece etkisiz kaldı.
İkinci yarıda bu iki kanat oyuncusunu çıkarıp Umut’u oyuna alarak ne düşündü
Fatih hoca sanırım kimse anlayamadı. Çift forvet ile sahadayken kenarlardan
gelecek ortayı yapacak iki oyuncusunu da kenara aldı. En azından iki kanat
oyuncusundan biri sahada kalıp kendi takımında oynayamayan, oynadığında son
derece etkisiz olan Umut yerine Batuhan tercih edilseydi veya kadroya
çağrılmayan Cenk Tosun olsaydı, daha rahat ve erken gol bulunabilirdi.
İlk
yarıda girdiğimiz pozisyonların çoğunda Volkan Şen vardı ama onun son
vuruşlardaki etkisizliği eşitliği bozamamamıza neden oldu. Eğer Volkan’dan
böyle bir isteği varsa Fatih Terim’in, yani ceza sahasında gol bölgelerine
yakın olması istendiyse, o pozisyonda Türk olarak en iyi şekilde gol arayan
kanat oyuncusu Olcay Şahan tercih edilmeliydi. Eğer tercihiniz ortadan delmek
ise sizin en büyük kozunun Oğuzhan Özyakup olması gerekirdi. Zira Oğuzhan’nın
ceza sahası çevresinde ölümcül ara paslarına ve zekasına dün çok fazla
ihtiyacımız vardı. Eğer elinizdeki tek sağbek Şener ise ve o da oynayabilecek
düzeydeyse Ozan ile o bölgede başlamak, şapkadan tavşan çıkarmaya çalışmaktır. Zaten,
ilk yarıda Gökhan Töre’nin etkisiz oluşunun ve sürekli geriye gidip top
almasının en büyük nedeni kendi bekinden yeteri kadar destek görmemesindendi.
Yine de bu seviyedeki futbolcuların maçın son dakikasına girildiğinde Letonya
gibi orta altı seviyedeki bir takımdan gol yiyerek üstünlüğünü koruyamamasının hiçbir
bahanesi olamaz. Fatih Hoca maç sonunda hakemi hedef gösterdi ancak Letonya
karşısında galibiyet alamamanızı hakeme bağlarsanız futbol severleri değil
kendinizi kandırırsınız. Basın toplantısındaki muhabirler de Fatih Terim
korkusundan sanırım bir tane düzgün soru soramadılar. Diyemediler ki hocam
sadece Kazakistan’ı yenebildik, diğer 5 maçta bu takımın ortaya koyduğu futbol
belli bunun sorumlusu kim, neden iyi futbol oynanmıyor diye kimse cesaret edip
de soramadı. Hollanda’nın kaybettiği ve 3. Lüğü altın tepsiyle önümüze sunduğu
bir zamanda Letonya’yı mağlup edemiyorsak, hiç kimse kusura bakmasın kalan 3
maçtan 9 puan alabilmek ve playoff oynamaya hak kazanmak bir rüyadan öteye
gidemez.
Acımasızca eleştirdiğimiz Gus Hiddink döneminde bile bu takım playoff
oynamaya 2. Olarak hak kazanmıştı. Şimdi 3. Olsanız dahi şampiyonaya gitmeye
bir şansınız oluyor ama biz Hollanda bu durumdayken bile bunu başaramıyoruz. Milli
takımda yeni bir kan değişikliği gerekiyor ve pozitif futbol oynayan ve
heyecanlı tempolu bir takım oluşturabilen bir antrenöre ihtiyacımız var ve bu
konuda en büyük favori sistemine sağdık kalıp oyuncuları o sisteme uyarlayan,
her maç başka formasyon denemeyen ve isime değil de hakkı olan oyuncuya forma
verecek Aykut Kocaman’dır. Çünkü Fatih Hoca hala Galatasaray taraftarlığını
bırakamamış. Letonya maçının en güzel tarafı Konyalılardır ve Milli takım
taraftarlığı nasıl olunur İstanbul’dakilere göstermişlerdir sanırım. Bundan
sonra maçlarımızı Anadolu şehirlerinde oynamak kötü giden takıma belki heyecan
getirebilir. Futbolcuların da o stadı dolduran taraftarlarına vefa borcunu
ödemek için bütün enerjilerini sahaya yansıtmalarını bekliyorum. Hollanda
maçında Milli Takıma başarılar dilerim ancak mucizeler hak eden için
gerçekleşir. Sizce biz bunu ne kadar hak ediyoruz!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder