Batistuta; onu sevenlerin takmış
olduğu lakapla Batigol 1969’da doğduğunda, 90lı yılların en etkileyici futbol aktörlerinden
biri olacağından herkes habersizdi. Kendisi 16 yaşındayken, Irina Fernandez ile
“quanceanero” (15. doğum günü) partisinde tanışmış, ve hala daha devam eden
evliliğin temelleri o zaman atılmış, bu evlilik dahilinde 4 tane erkek
çocukları olmuştur.
Batistuta, ufak yaşlarda uzun boyu
sebebiyle basketbola yönlendirilmiş, o alanda kendisini geliştirmeyi
amaçlamaktayken; Arjantin’de düzenlenen ve Arjantin’in kupaya ulaşmasıyla
sonuçlanan 1978 Dünya Kupası’nı izlediğinde hissettiği ve farkına vardığı
tutkuyla futbola yönelmiş, bir efsanenin tohumları o günlerde atılmaya
başlamıştı. Futbola ilk olarak Platense Küçükler Futbol Takımı’nda başlamış, burada
izlendikten sonra doğduğu şehrin takımı olan Reconquista Takımı’na seçilmiştir.
Amatör Şampiyona’da Newell’s Old Boys’u yenerek şampiyonluğa ulaşan Reconquista
Takımı’nın bu maçta 2 gol atan forveti Batistuta, Newell’s Old Boys’un ilgisini
fazlasıyla çekmiş, öyle ki kendisini transfer edecek kadar çok beğenmişlerdir.
Batigol 1988’de, yılda 20000 Dolar
kazanacağı ilk profesyonel sözleşmesini imzalayarak, Rosario kentine, Newell’s
Old Boys takımına gitmiştir. Doğduğu yerden 500 kilometre uzakta olan bu şehir,
Batistuta için hayalini kurduğu başlangıcı yapabildiği bir yer olmaktan çok
uzaktır. Ailesinden, kız arkadaşından uzak olmaya alışmakta güçlük çekmiş,
kalacak yeri olmadığından statta kalmış; tüm bu psikolojik baskıların üstüne
fazla kiloları sebebiyle yeterli performansı da gösterememiş, tüm bu
sebeplerden ötürü morali epey bozmuştur. Beklentileri karşılayamadığı için,
daha düşük profilli olan Buenos Aires şehrinin takımı Deportivo Italiano
takımına kiralanmıştır. Bu takımla, İtalya’da katılmış oldukları Carnevale
Kupasında attığı 3 golle turnuvanın gol kralı ünvanını kazanmıştır.
1989’da, kariyerinin o güne kadarki
en yüksek noktası olan sözleşmeye imza atmış ve River Plate’e transfer
olmuştur. Burada, dönemin River Plate teknik direktörü Reinaldo Merlo
önderliğinde 17 maçta 4 gol atmış; ancak Merlo’nun ayrılışından sonra yerine
gelen Daniel Passarella ile yıldızları hiç barışmamıştır. Passarella
kontrolündeki River Plate kadrosuna bir tek maç dahi dahil olamayan Batistuta
ile teknik direktörü arasındaki problem net bir şekilde ortaya çıkmamıştır.
İkili arasında çıkmış olan pek çok tartışma dedikodusuna rağmen; Batistuta,
2005’te ESPN kanalında katıldığı bir programda, Passarella ile arasında bir
tartışma olmadığını, herhangi bir kavga durumunun yaşanmadığını söylemiştir.
Kadro dışı kalmanın verdiği öfke ve
hissedilen hayal kırıklığı duygusu, Batistuta’nın, River Plate’in ezeli rakibi
Boca Juniors’a transfer olmasına sebep olmuştur. Boca Juniors’ın teknik
direktörlüğüne getirilen Oscar Tabarez önderliğinde, hem Boca hem de Batistuta
istedikleri sıçramayı başarmışlardır. Boca o sene Libertadores Kupası’nda
finale yükselmiş; Batistuta ise attığı goller sayesinde ismini dünyaya duyurmuş
ve Avrupa’dan teklifler almaya başlamıştır. İsmi Juventus, Real Madrid,
Fiorentina gibi Avrupa’nın büyük takımları ile anılmaya başlanmış ve Batigol
için kariyerindeki bir sonraki adımı seçme zamanı gelmiştir.
1991 Copa America turnuvasının gol kralı, 6 golle, şampiyon takım
Arjantin’in forveti Gabriel Batistuta olmuştur. O dönem Fiorentina’nın başkan
yardımcısı olan Vittorio Cecchi Gori turnuvayı takip etmiş, Batistuta’nın
yeteneklerinden etkilenmiş ve kendisini Floransa ekibine transfer etmiştir.
Floransa’ya yerleşen ve mor
menekşelerin formasını giymeye başlayan Batistuta için, alışma dönemi yine çok
kolay olmamıştır. Ancak güçlü karakteri ve hırsıyla bu dönemi atlatmış,
Fiorentina taraftarının sevgisini her geçen gün daha fazla kazanmaya
başlamıştır. Bu sevgi öyle büyüyecektir ki, Batistuta, Fiorentina taraftarı
için 90lı yılların en efsane ismi olacaktır.
1991
yılında Batistuta, Fiorentina formasıyla çıktığı 27 maçta 13 gol atmıştır. 1992
– 1993 sezonunda da gayet iyi bir performans gösterip, 32 maçta 17 gol atmasına
rağmen; Fiorentina, yaşadığı teknik direktör değişimi sonrası bir türlü
istediği sonuçları alamamış ve sezon sonunda küme düşmüştür. Küme düşen
Fiorentina’nın golcüsü Batigol’ü almak için çoğu Avrupa kulübü sıraya
girmiştir. Bunların başında gelen Barcelona’ya gitmesi beklenen Batistuta, küme
düşen kulübünü bırakmayacağını açıklamış ve tekrar Serie A’ya yükselerek
başarılar kazanmak istediğini dile getirmiştir.
Claudio Ranieri önderliğinde
Fiorentina, küme düştüğü sezon Serie B’yi şampiyon bitirmiş ve tekrar Serie
A’ya dönmüştür. Bu sezonda Batistuta 26 maçta 16 gol atarak beklentileri
karşılamış ve kulübünün tekrar bir üst lige çıkmasında önemli rol oynamıştır.
Amerika’da düzenlenen 1994 Dünya
Kupası’nda, Arjantin grupta 3. olmuştur ve en iyi üçüncüler listesinde ilk
sıraya oturarak son 16’ya kalmıştır. Nijerya, Bulgaristan, Yunanistan ve
Arjantin’den oluşan D Grubunda, Arjantin ilk maçta Yunanistan’ı 4-0 ile
geçmiştir. Bu maçta attığı 3 golle, Batistuta turnuvaya mükemmel bir başlangıç
yapmıştır. İkinci maçta Nijerya’yı 2-1
ile geçen Arjantin, son maçta Bulgaristan’a 2-0 yenilmiş ve grupta 3. sırayı
almıştır. Son 16’da Romanya ile eşleşen Arjantin 3-2 yenilmiştir. Bu maçta
Batistuta 1 gol atmıştır ve Arjantin, Dünya Kupası’na son 16’da veda etmiştir.
Batistuta ise bu turnuvada toplam 4 gol atmıştır.
1994- 1995 sezonu Batistuta’nın
kariyerinin en başarılı sezonudur. Bu sezon 32 maçta atmış olduğu 26 golle
İtalya’nın gol kralı olmuştur. Bu sezona dair bir başka ilginç istatistik ise,
Batigol’ün ligin ilk 11 haftası boyunca her maç gol atması olmuştur. Batistuta,
artık Fiorentina taraftarının gözbebeğidir.
1995-1996 sezonunda, artık
taraftarın isteği kupalar kazanmak ve İtalya Ligi’ni şampiyon bitirmektir. Bu
sezon yine Batistuta önderliğinde Fiorentina iyi bir sezon geçirmiş, İtalya Lig
Kupası ve İtalya Süper Kupası’nı kazanarak gücünü ispat etmiştir. Ancak
gösterdikleri performans, İtalya Ligi’ni şampiyon bitirmeye yetmemiş,
Fiorentina bu sezonu 3. tamamlamıştır. Batistuta bu sezon, ligde 27 maçta 19 gol,
kupada ise 8 maçta 8 gol atarak, golcülüğünü herkese ispatlamıştır.
1996 yılında, Fiorentina taraftarı
Batistuta’ya öylesine büyük bir sevgiyle bağlanmıştır ki, Floransa şehrine
Batistuta’nın heykelini dikmişlerdir. Batigol’ün Lazio’ya attığı golden sonra
korner bayrağını tuttuğu görüntü heykel haline getirilmiştir. Heykelin altında yazan
cümle ise, Batistuta’yı ve onun karakterini çok iyi yansıtmaktadır. “ O,
tüm sertliğiyle dövüşen; fakat adil bir ruha sahip olan, asla vazgeçmeyecek bir
savaşçıdır.”
1996 – 1997 sezonunda, bir önceki
sezon 3. olduğu için Avrupa Kupa Galipleri Kupası’na katılma hakkı kazanan
Fiorentina, sırasıyla Gloria Bistrita, Sparta Prag, Benfica’yı eleyerek yarı
finale kalmıştır. Yarı final ilk maçında, Barcelona ile Nou Camp’ta karşılaşan
Fiorentina devreyi 1-0 yenik kapamıştır. Batistuta’nın 62. dakikada attığı
nefis gol ve sonrasındaki gol sevinci, literatüre “gol sevincini sus işareti
yaparak kutlamak” kalıbını sokmuştur. Nou Camp’ta 1-1’lik beraberlikle
sonuçlanan maçta gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşen Batistuta, rövanş
maçında sahada yerini alamayacaktır. Fiorentina rövanş maçında, Barcelona’ya
kendi evinde 2-0 yenilerek turnuvaya veda etmiştir. Ligde ise, önceki seneyi
mumla aratan Fiorentina, sezonu 9. sırada tamamlamıştır. Batistuta , bu sezon
toplam 40 maçta 18 gol atmıştır.
1997 – 1998 sezonuna yine bir teknik adam
değişikliğiyle başlayan Fiorentina, Alberto Malesani önderliğinde sezona müthiş
bir başlangıç yapmıştır. Batistuta da bu müthiş başlangıcın baş aktörüdür.
Ligin ilk maçında Udinese’yi deplasmanda 3-2 yenen Fiorentina’nın 3 golü de
atan golcüsü Batigol, ikinci maçta da Bari’yi 3-1 yenen takımının 2 golünü
atmıştır. Bu sezon, Batistuta, Serie A’da 100 gol barajını aşarak, dalya
demiştir. Batistuta takımının sadece gol yükünü sırtlamamaktadır, yaptığı
asistlerle de sezona damgasını vurmuştur. Başarılı geçen sezonun ardından
Batistuta, toplam 36 maçta 24 gol atmıştır. Fiorentina ise bu sezon hedeflediği
şampiyonluk çizgisinden yine uzakta kalmış, ligi 5. bitirerek Uefa Kupası’na
katılmaya hak kazanmıştır.
Fransa’da düzenlenen 1998 Dünya
Kupası’nda, Batistuta yine takımının en önemli silahlarının başında
gelmektedir. H Grubunda Hırvatistan, Jamaika ve Japonya ile aynı grupta bulunan
Arjantin, gruptan 9 puanla, fire vermeden çıkmıştır. Batistuta, Japonya’ya 1,
Jamaika’ya da 3 gol atarak, grup aşamasında 4 gole imza atmıştır. Son 16’da
İngiltere ile eşleşen Arjantin, normal süresi ve uzatmaları 2-2 biten maçı,
penaltı atışları sonucunda 4-3 yenerek, adını çeyrek finale yazdırmıştır.
Batistuta İngiltere’yi de boş geçmemiş, golünü atmıştır. Çeyrek finalde
Hollanda ile eşleşen Arjantin, Portakalların Non-Flying Dutchman’i olan Dennis
Bergkamp’ın 89. dakikada attığı golle 2-1 geriye düşmüş, kalan bölümde skoru
değiştirememiş ve kupaya çeyrek finallerde veda etmek zorunda kalmıştır.
Batistuta, bu turnuvada 5 gol atmış ve ne kadar etkileyici bir golcü olduğunu
tüm dünyaya tekrar göstermiştir. Kariyerinin en ilginç istatistiklerinden
birine ise bu turnuvada sahip olmuştur. Batistuta, arka arkaya iki Dünya
Kupası’nda da hat-trick yapan tek oyuncu olma ünvanını elinde bulundurmaktadır.
Batistuta, kariyerinde eksik olan
şampiyonluk madalyasını almak için can atmakta, bu sebeple daha büyük bir
kulübe transfer olmayı düşünmektedir. Ancak 1998-1999 sezonuna ünlü İtalyan
teknik adam Giovanni Trapattoni ile başlayan mor menekşeler, şampiyonluk
parolasıyla sezonu açmışlar, Trappattoni de şampiyonluk için elinden gelen her
şeyi yapacağı sözünü vermiştir. Şehrin şampiyonluk inancıyla tek bir yumruk
olması ve Trapattoni’nin kendisinden kalmasını istemesi sebebiyle, Kaptan
Batistuta Fiorentina’da devam etmeye karar vermiş, arzuladığı şampiyonluğa
uzanmak için var gücüyle savaşacağını belirtmiştir. Sezonun yarısından
fazlasını lider geçiren Fiorentina, golcüsü Batistuta önderliğinde harika bir
sezon geçirmekteyken, Milan maçında sakatlanan Batistuta’nın sahalardan 1 aydan
fazla bir süre uzak kalması, Fiorentina’nın zirve yarışında ağır bir darbe
almasına sebep olmuştur. Kaptanın yokluğunda liderliği kaptıran Fiorentina, bu
sezonda da şampiyonluğa ulaşamamış, ligi 3. bitirerek Şampiyonlar Ligi’ne
katılmaya hak kazanmıştır. Batigol bu sezon, toplam 38 maçta 26 gol atarak,
takımının bu başarısında büyük pay sahibidir.
Önceki sezon gösterilen müthiş
performans, şanssız sakatlık olmasaydı ulaşılabilecek olan şampiyonluk
ihtimali, Floransa şehrinde şampiyonluk şarkılarının daha güçlü söylenmesine
sebep olmaktadır. Üstelik bu sefer hedef sadece İtalya Ligi’ni kazanmak değil;
Şampiyonlar Ligi’ni de kazanmaktır. 1999-2000 sezonuna bu hedeflerle giren mor
menekşeler, tüm bu büyük hedeflere yakışmayacak bir performansla, Fiorentina
Serie A’yı 7. sırada bitirmiş, Şampiyonlar Ligi’nde ise gruplarda ilk aşamayı
geçmiş; ancak ikinci tur gruplarda gruptan çıkmayı başaramamış ve elenmiştir.
Sadece Batistuta için değil; tüm oyuncular, yönetim ve Floransa halkı için de
bu durum çok büyük bir hayal kırıklığıdır. Batistuta, takımının başarı
açısından çok yetersiz olduğu bu sezonda, 40 maçta 28 gol atarak kendi
kalitesini göstermeye devam etmiştir.
Batistuta’nın tek bir isteği vardır
artık. Şampiyonluk… Fiorentina’da teknik direktörlük için geçen isimlerin
başında, 1999-2000 Uefa Kupası Şampiyonu Galatasaray’ın teknik direktörü Fatih
Terim’in adı gelmektedir. Batistuta’nın ise artık karar vermesi gerekmektedir.
Her şeyiyle bağlı olduğu Floransa kentine ve Fiorentina formasına veda etmek
kendisi için çok zordur. Ancak kariyeri boyunca hayalini kurduğu şampiyonluğa
ulaşabilmek için, daha büyük bir takıma gitmesinin gerektiği de aşikardır.
Kaldı ki, Batistuta ile kulübün başkanı Vittorio Cecchi Gori’nin futbola bakış
açıları öylesine farklıdır ki… Ve hatta, başkanın maç kazanmaya dair
oyuncularına uyguladığı baskı öyle boyutlardadır ki, Batistuta’nın Floransa’dan
ayrılmasını sağlayacak kadar yoğun haldedir. Batigol’ün futbolu sevmediği,
nefret ederek oynadığı dedikoduları kendisine sorulduğunda, verdiği cevap,
kendisinin sadece sporun tarafında olduğunu çok net ortaya koymaktadır.
“Futboldan nefret ettiğim doğru değil. Futbol oynamayı, çim sahada olmayı,
antrenman yapmayı hep çok sevdim. Tek sevmediğim şey futbolun etrafında dönen
çekişmeler. Futbol sadece bir oyun.” Kulüp başkanının Batistuta’yı gözden
çıkaracak kadar fevri davranmasına karşı taraftar, kaptanın takımdan
ayrılmaması için protesto yürüyüşleri düzenlemiş, hatta kulübün başkanının
evine saldırıda bulunmuştur. Bu sancılı sürecin sonunda kaptan, çok sevdiği Mor
Menekşeler’den 35 milyon Dolar karşılığında Roma’ya transfer olur. Batistuta,
Roma’dan yıllık 5.2 milyon Dolar alarak dünyanın en çok kazanan futbolcusu
konumuna yerleşmiştir. Fakat Fiorentina taraftarı için, dönemin en efsane ismi
Floransa’dan ayrılmıştır. Batistuta, 9 yıllık Fiorentina macerasından sonra
Roma’ya gitmiştir.
Yeni sezona Fabio Capello
önderliğinde; Cafu, Montella, Totti, Samuel, Candela, Batistuta gibi
yıldızlarla giren Roma’da, tek hedef şampiyonluktur. Roma sezon sonunda
Juventus’un 2 puan önünde şampiyonluğu göğüsleyen takım olmuştur. Batistuta,
kariyeri boyunca kovaladığı Serie A şampiyonluğunu artık elde etmiştir. Bu
Batistuta için en büyük başarılardan biridir. Fakat sezonun en ilgi çekici
anlarından biri, 26 Kasım 2000 tarihinde oynanan Roma – Fiorentina maçında
yaşanmıştır. Roma’nın 1-0 kazandığı maçtaki tek golü atan isim, 82. dakikada
ceza sahası dışından vurduğu müthiş şutla takımını öne geçiren Batigol’dür.
Takım arkadaşları kutlamak için kendisine sarılmakta; fakat Batistuta için o
anın büyüsü çok farklıdır. Batistuta golden sonra gözyaşlarını tutamayarak
ağlamaktadır. 9 yıl boyunca formasını terlettiği, aşık olduğu Floransa kentinin
takımına karşı attığı golden sonra duygularını kontrol edememiş ve ağlamaya
başlamıştır. Batistuta bu yüzden sadece yetenekleriyle değil; karakteriyle ve
duruşuyla da futbol tarihine ismini yazdırmıştır. Bu sebepten ötürü efsaneler
arasında yerini almıştır. Batistuta, 2000 - 2001 sezonunda, Roma forması
altında 40 maçta 21 gol atarak, kariyer istatistiklerini şaşırtmayacak bir
performans sergilemiştir.
2001 – 2002 sezonuna girilirken,
Batigol 32 yaşına gelmiştir. Tecrübe açısından çok donanımlı olmasına karşın;
azalan fizik gücü, onun istediklerini yapmasına izin vermemektedir. Bu sezon
ligde 23 maça çıkan Batistuta 6 gol atarak, İtalya Ligi kariyerinde gol sayısı
açısından en verimsiz sezonunu geçirmiştir.
Batistuta Serie, A şampiyonluğunu
elde ettikten sonra, kariyerinde bir sonraki hedefi Dünya Kupası olarak
belirlemiştir. Öylesine arzulamaktadır ki, Güney Kore ve Japonya’da düzenlenen
2002 Dünya Kupası’nı kazanmanın en büyük hayali olduğunu söylemiş ve ülke
olarak buna yetecek güçleri olduğuna inandığını belirtmiştir. İsveç, İngiltere
ve Nijerya ile F Grubu’nda bulunan Arjantin, zor bir gruba düşmüş; ancak grubun
favorilerinden biri olarak gösterilmektedir. Batigol, ilk maç olan Nijerya
maçında yine golünü atmış ve takımına galibiyeti getirmiştir. İkinci maç
İngiltere’ye 1-0 yenilen Arjantin, son maçta da İsveç ile 1-1 berabere kalmış
ve grupta 3. sırayı alarak, elenmiştir. İsveç maçının 58. dakikasında yerini
Hernan Crespo’ya bırakan Kaptan Gabriel Batistuta, maç bitiminde gözyaşlarını
tutamamış ve hayalini kurduğu şampiyonluk yolunda, daha ilk turda başarısız
olup, kariyerine Dünya Kupası’nı ekleyememiştir.
2002 – 2003 sezonunda Batistuta yine
eski formundan uzaktır. Roma formasıyla çıktığı 20 maçta 6 gol atan Batigol,
devre arasında Internazionale’e kiralanmıştır. Ve Inter forması ile 12 maçta 2
gol atmıştır.
Fizik gücünü eskisi kadar iyi kullanamaması,
onu formundan uzaklaştırmaktaydı. İtalya Ligi gibi üst düzey mücadeleye sahne
olan bir ligde, 12 sene boyunca müthiş bir performans sergilemişti. Fakat bu
üst düzey ligde mücadele edebilecek çevikliği kalmamıştı. Batigol, Katar ekibi
Al Arabi ile yıllık 8 milyon Dolar karşılığında anlaşarak, futbol oynamaya
burada devam etmeye karar verdi. Serie A gibi üst düzey olmayan Katar Ligi’nde
Batistuta 20 maçta 26 gol atarak gol krallığı ünvanına sahip oldu. Attığı gol
sayısı, o güne kadar Katar Ligi’nde tek bir oyuncunun attığı en yüksek gol
sayısıydı. Bir sonraki sezon sakatlığı sebebiyle toplam 3 maça çıkabilen
Batistuta, 2005 yılında, 36 yaşında futbolu bıraktığını açıkladı.
Gabriel Omar Batistuta… Oynamış
olduğu kulüplerde forma giydiği lig ve kupa maçlarında, 542 maçta 302 gol atan
bir forvet. Arjantin Milli Takım formasıyla 78 maçta 56 gol atan bir kaptan. Kulüp formaları
altında 90lı yılların en efsane forvetlerinden biri. Fizik gücü, tekniği, spor
ahlakı, hırsı, karakteriyle onu sevenlerin gönlünde hep çok önemli bir yer
tuttu. Günümüz futbolunda da özlediğimiz, olmasını istediğimiz futbol
aktörlerinden biri.
YAZAR : FİKRET ELGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder