Cuma günleri Beşiktaş yazılarıma
ek olarak her Pazartesi Basketbol ile ilgili düşünce ve görüşlerimle
birlikteyiz.
A Milli Basketbol takımımızın
Avrupa Şampiyonası hazırlık maçları ile birlikte basketbol sezonunu açtık ve
şimdi heyecan anla şampiyonanın başlamasını bekliyoruz. Maalesef bu heyecan
Milli Takımımızın bizlere verdiği bir heyecan değil. Bir basketbol sever olarak
Avrupa’nın en iyi oyuncularını izleyeceğimiz bir turnuvanın yaklaşıyor oluşu. Neden
mi? Çünkü ne yazık ki son hazırlık maçlarımızı oynayacağımız Yunanistan’daki
turnuvadan bir adım öncesindeyiz ve oynadığımız 3 hazırlık maçını da kaybettik.
Bu takımların biri ilk turdaki rakibimiz Almanya (en azından zorlamalıydık)
diğer iki rakibimiz ise Polonya ve Letonya (Türkiye basketbolunun fazlasıyla
gerisinde iki ülke). Kaybetmek bir yana bir umut ışığı görmek için çok çaba
sarf etmeme rağmen, üzülerek söylüyorum ki Avrupa Şampiyonası’nda ilk 8
beklemek çok büyük hayalcilik olur. Üstelik tarihteki en önemli
şampiyonalarından biri önümüzde dururken, Olimpiyat vizesini almak hiç olmadığı
kadar basitleşmişken. Bilmeyenleriniz için açıklayayım, Avrupa şampiyonasında
7. Ve 8. Sırayı alan ülkeler Olimpiyatlar için eleme maçları oynayacaklar, daha
önceden bunun için ilk 5’e girmek gerekirken şu anda çeyrek finale yükselmek
yetiyor. Olimpiyatlar neden bu kadar önemli derseniz, ülke basketbolu (Türkiye
liginden bahsetmiyorum, zaten çok iyi yabancı basketbolcular alarak şu anda
Avrupa ligleri içinde 1. Sırada gösterilmekteyiz. Bahsettiğim Türk
basketbolcular..) için zirve olarak kabul edilen yerdir.
Peki Avrupa Şampiyonası’nda
çeyrek finale çıkmak için hiç umudumuz yok mu? Elbette ki var. Ancak bunun için
en başta ilk 5’te yer alacak oyunculardan Ersan İlyasova ve Sinan Güler’in form
tutmaları (şu anda çok formsuzlar) ve Boby Dixon’ın takıma uyum sağlayarak her
maçı en az 20 sayıyla bitirmesi gerekir. Bunun dışında 4 numara zaafımız her
geçen gün daha fazla sıkıntı yaratıyor, Ersan’ın kenarda olduğu zamanlarda onun
yerini dolduracak oyuncumuz maalesef yok. Barış Hersek kendisinden
beklenmeyecek kadar bir kamp dönemi geçiriyor ve üstelik hücumda sayı
olanaklarını arttırmak için 4 numara olarak kullandığımız Cedi Osman Almanya
turnuvasının ikinci maçında sağ ayak bileğinden sakatlandı, ne kadar sağlıklı
dönecek şu anda muamma. Üçüncü zaafımız ise bench kadromuz maalesef 2000’li
yılların çok gerisinde. İlk 5 dışında sanırım sadece beş numarada iyi
alternatiflerimiz var (Furkan Aldemir, Semih Erden ve Oğuz Savaş iyi
durumdalar) ancak Boby Dixon’ın ilk alternatifi Doğuş Balbay uzmanlığı gereği
savunma profesörü ancak hücumda hiç sorumluluk almıyor. 2 numara pozisyonunda
Sinan’ın alternatifi olarak gözüken Melih Mahmutoğlu sadece 3 sayılık atış
deniyor oysa 2 numara pozisyonunda oynayan oyuncu pick&roll oyununu
sıklıkla deneyip özellikle 5 numarayı oyun içinde tutması gerekir. Bütün bu
eksikliklerimize ek olarak bir de bugüne kadar ilk turda karşılaştığımız en zor
grupta yer alıyoruz. İspanya, Sırbistan, İtalya ve Almanya. Son rakibimiz
İzlanda ancak gruptaki son maçımız olacağı için zaten kimlerin ikinci tura
çıkacağı belirlenmiş olacak ve sadece formalite bir maç olacak. Bu dört Avrupa’nın
güçlü milli takımlarının en azından 2 tanesini yenmek zorundayız ki çeyrek
finale çıkma ümidimiz olsun. Çünkü gruptan ilk dört takım 2. Tura çıkacak ancak
4. Olarak bitirdiğimizde çapraz eşleşmeden rakibimiz çok büyük sürpriz olmazsa
Fransa olacak ki o Fransa şu anda şampiyonayı kazanmak için gösterilen en güçlü
aday.
Son hazırlık turnuvasına katılmak
için Yunanistan’a gidecek A Milli Takım’da koç Ergin Ataman, şu anda Almanya’dan
ayrılırken takımı artık 12 kişiye düşürmeli ve herkesin rolleri ve oynayacağı
dakikalar kesin çizgilerle belirlenmeli. Hala arayışta olmasını anlıyorum ama
şu aşamadan itibaren bize sadece zaman kaybı yaşatır. Keşke bu takımda Emir
Preldziç, Ender Arslan, Ömer Aşık ve özellikle de Enes Kanter olabilseydi. Çok
daha farklı bir takımdan bahsediyor olacaktık. Enes Kanter konusu başlı başına
bir yazı konusu olduğunu düşündüğüm ve takıma şu aşamada zarar vereceğine
inandığım için şampiyonadan sonra o konuyu ele alacağım.
Son olarak takımda gençleştirme
yapılması kararı alan koç Ergin Ataman Boby Dixon’ı devşirmek yerine, Sinan
Güler’i hala 30 dakikalarda oynatmak yerine, Avrupa ve Dünya’da fırtınalar
estiren genç oyuncularımıza direk forma şansı verebilseydi. Zaten bu
şampiyonada umudumuz çok fazla yokken, kendi gençlerimize güvenip bu
oyuncuların en üst seviyedeki oyunculara karşı basketbol oynama şansı
verebilsek. Belki onlara seviye atlatma şansı da verebilirdik…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder