2 hafta önce
sportstv’de ‘Center Court’ programında konuk ettiğimiz milli tenisçi İpek
Soylu’nun, canlı yayında izleyenlerle paylaştığı sürpriz haber esnasında
kurduğu cümlelerdi bunlar. Heyecanı her halinden belliydi, 1996 doğumlu genç
oyuncu için, bu bambaşka bir deneyim olacaktı. İlk planda elde edeceği sonuçlardan
çok, turnuvanın havasını koklaması, çok önemli isimlerle birlikte kalması ve
onlarla antrenman yapması daha değerliydi. Dünya sıralamasında zirvede yer alan
isimlerin ana tabloda mücadele edeceği bir masters turnuvasında maça çıkacak
olmak bile, İpek Soylu için büyük tecrübe olacaktı. Aynen bu karışık ama güzel
duygularla gitti İpek Miami’ye. Organizasyonun havasını kokladı, çok önemli
isimlerle idmana çıktı ve sonunda elemelerdeki ilk tur rakibi belli oldu. İpek
ilk maçında ilk 100 içindeki isimlerden, İsveçli Johanna Larsson ile eşleşti.
İşi elbette hiç kolay olmayacaktı. Zaten burada skordan daha önemli etkenler ön
plandaydı. Mücadeleyi asla bırakmamak, kolay teslim olmamak, orada yer
almasının tesadüf olmadığını tüm izleyenlere göstermek, bunların
başlıcalarıydı. İpek ilk 4 oyunu 20 dakika içinde kaptırdı, ancak gerçek sınav
tam da burada başladı. Mücadele gücünü ve inatçı oyununu korta yansıtan
temsilcimiz, rakibinin servisini kırsa da devamını getiremedi. Ancak ikinci
sette belki de üzerindeki gerginliği atan ve çok daha rahat oynamaya başlayan
Soylu, toplam 4 oyun aldığı, 3 maç puanı çevirdiği, rakibinin servisini kırdığı
bir setle, izleyen herkesten alkış aldı ve gelecek yıllardaki birçok turnuva
için adeta mesaj vermiş oldu. Kendisinden 8 yaş büyük dünya 91 numarası
karşısında toplam 1.5 saate yakın kortta kalması da, dikkat çekiciydi. Müthiş
bir deneyimle Miami’den dönen İpek’e, bu ‘bambaşka’ heyecanı bizlere de
yaşattığı için tüm tenisseverler olarak teşekkür etmeliyiz.
“Daha önce
ilk 100 görmüş bir oyuncu, potansiyeli de var, neden eski haline dönemiyor?”
şeklinde, her programda hakkında ortalama 2-3 soru sorulan temsilcimiz Marsel
İlhan, bir diğer müthiş heyecanını yaşattı bizlere. 1 ay önce, Montpellier’de
uzun bir aranın ardından ana tablo oynayan Marsel, bunun gelecek turnuvalar
için olumlu bir sinyal olduğunu söylemişti; aynen de öyle oldu. Kazan’da 75bin
dolarlık challenger’da ülkemizi temsil eden Marsel İlhan, ilk turda Ukraynalı
Bubka’yı , ikinci turda Litvanyalı Grigelis’i, çeyrek finaldeyse Slovak rakibi
Gombos’u set vermeden yenerken, yarı finalde Kuznetsov gibi dişli bir rakibe
karşı, ilk seti 6-0 kaybetmesine rağmen müthiş geri gelerek maçı kazandı ve
adını finale yazdırdı. Finalde rakip, daha önce ilk 50 içinde yer almış, turnuvanın
1 numaralı seribaşı ismi, 34 yaşındaki tecrübeli Alman Michael Berrer’di.
Berrer’e finalde set kaptırmayan ve 2 numaralı seribaşının ardından 1 numarayı
da dize getiren Marsel İlhan, böylece yaklaşık 3.5 yıl sonra kupa sevinci
yaşamış oldu. Marsel için “Ne zaman geri dönecek, ne zaman kupa kazanacak, ne
zaman ilk 100’e girecek?” şeklindeki onlarca sorunun olumlu cevabı çok
yaklaşmaya başladı. 1.5 yıl sonra ana tablo oynamak ve 3.5 yıl sonra challenger
zaferi yaşamak, her şeyden öte Marsel’in tüm özgüveninin geri gelmesini
sağlayacak. Üzerindeki baskıyı attığını ve artık çok daha rahat oynayacağını
tahmin ettiğim Marsel, özellikle yaz aylarıyla birlikte bizi yeniden eski
günlere götürürse kendi adıma şaşırmayacağım. Sistem değişikliğiyle
çalışmalarını İspanya’da sürdürmeye devam eden Marsel’de bunu başaracak
potansiyelin olduğunu çoğumuz biliyoruz.
Geçtiğimiz
hafta Çağla’dan gelen ‘İngiltere’de final oynadı’ haberi, bu hafta Marsel’den
gelen ‘Kazan’da şampiyon oldu’ ve İpek’ten gelen ‘Miami Masters’ta özel davet
ile yer aldı’ haberleri, tenisimizde bahar aylarının eskisinden çok daha iyi
geçeceğinin sinyallerini fazlasıyla veriyor. ‘Tenis baharı’ artık çok daha
yakın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder