Sezona şampiyon olarak başlamak gerek
Avrupa’da gerekse ligde çeşitli sorumlulukları
beraberinde getirir hep.
Galatasaray için de sezon içi beklentiler oldukça yükselmişti. Boniface N’Dong’un
emekliliğini açıklamasının ardından, Barcelona formasıyla Euroleague’de çoğu
basketbol otoritesinin saygısını kazanmış Nathan Jawai kadroya katılmıştı.Yine
iki sezon öncesi Beşiktaş forması ile olağan üstü işler yapan belki de Avrupa’nın
en potansiyelli 4 numaralarından Zoran Erceg takıma dahil oldu.Bu iskeletin
üzerine Arroyo’yu , özellikle bir önceki sezon inanç ve çalışkanlığıyla enfes
işlere imza atan Jamont Gordon’u da ekleyince hedeflerde büyütümüştü haliyle.
Sezona çok da iyi başladı aslında
Galatasaray. Anadolu Efes ve Beşiktaş İntegral Forex karşısında iyi oyun ve
mücadele ile alınan iki galibiyet , takıma yapılan takviyelerin yerinde takviyeler
olduğu görüşünde hemfikir olmamızı
sağladı.
Bu arada haftalar ilerlerken değerlendirmemizin
bu kısmından sonra en çok telaffuz edeceğimiz kelime ‘sakatlık’ olacak sanırım.
Nathan Jawai , Euroleague’de 22 sayı ile kariyer rekoru kırdığı Olimpiakos
karşılaşmasında , boynuna aldığı darbe sonucunda boyun travması geçirdi ve
sezonu kapattı. Ardından ekim ayında Markoishvili’nin de tendosu yırtıldı ve 3
ay parkeden uzak kalacağı açıklandı. Sonrasında bir Türk Telekom maçı var ki ,
Galatasaray’ın çöküşünün daha derin
boyutlara ulaştığının habercisi. Telekom maçında Ersin Dağlı ayak tarak
kemiğinden , Jamont Gordon’un ise ön çapraz bağları koptuğu için sezonu
kapattığı açıklandı.
Sakatlıklar sonrası gözler Murat
Özyer ve teknik ekibe çevrildi.Serbest oyuncu piyasasının da olmadığı dönemde
en mümkün oyuncu Milano’dan ayrılan Malik Hairston’dı.Hairston , iyi bir atlet
ve özellikle alçak postta iyi bir skor opsiyonu olması sebiyle apar topar
transfer edildi. Hairston’ın beklenenden fazla katkı yaptığını da düşünüyorum
aynı zamanda. Onun atletizmini ve savunmada ki direncini çoğu zaman avantaja
dönüştürebildi takım. Fakat şut tercihleri ve gereksiz top zorlamaları
eleştirilebileceği yönler.
Hairston’dan sonra gözler 5 numara transferine çevrildi.
Kariyerinin sakatlıklar sebebiyle bittiği konuşalan Pops Mensah Bonsu sürpriz
bir şekilde kadroya dahil edildi. Bonsu kumarının da tuttuğunu söylesek
yanılmış olmayız sanırım. Euroleague’de ribaund krallığı da bunun
göstergesi. Tabi birde Arroyo ile olan
mükemmel uyumuna da değinmek gerekiyor.
Sezon boyunca beni de ayağa kaldıran Arroyo-Bonsu A.Ş imzalı ikili
oyunların , P&R ve Alley up’ların
sayısı hiçte az değil.
Yapılan iki takviyeden sonra
merak edilen takımın sakatlıklar karşısında ki duruşuydu. Galatasaray mümkün
olduğunca çizgisini bozmadan hem Euroleague’i hem de Beko basketbol ligini iyi
idare etti.
Sonrasında ligde, top 16’nın
ardından ortaya çıkan form düşüklüğünden de bahsetmek gerekiyor sanırım. Skor
yükünü birkaç oyuncunun çektiği takımlarda bu çoğunlukla olmuştur zaten.
Galatasaray’da bu durum yaşandı.Öncelikle Arroyo’nun saygı duyulacak bir winner
olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bence Euroleague’nin bu sene en iyi winneri.
Takımda top 16 ile birlikte seyreden form düşüklüğünün sebebinin bir kısmını
dar rotasyona bir kısmını da Arroyo’nun yaşadığı formsuzluğu bağlarsak çokta yanılmış
olmayız.
Takım kötü giderken o aranan taze
kan belki de Markoishvili’nin sakatlıktan kurtulup takıma katılmasıydı. Marko
için de birkaç şey söylemek gerekiyor sanırım. Özellikle oyunun savunma
tarafında mükemmel bir özveri örneği. Çalışkan
kimliği ile takımı toparlayan adam oldu ve takım Euroleague’de Final Eight’e
yükseldi.
Final Eight’ de Barcelona’nın rakibi
oldu Galatasaray. Barcelona’nın İstanbul’da oynadığı ve uzatmalar sonucunda kazandığı Anadolu Efes maçını
düşündükten sonra serinin altında sürprizler aramıştım hep. İlk maça harika
giren Arroyo maçın ilk yarısında sakatlanınca ilk maçı kaybettik. Ardından
ikinci maçta Arroyo’nun olmayacağı açıklandı ve sonuç olarak kaptansız gemi
yürümez teorisi işledi bizim için.
Artık tüm enerjisini lige vermek
zorunda olan Galatasaray’ın , play off ilk turunda ki rakibi Beşiktaş İntegral
Forex’di. Benim sürpriz beklemediğim seride ilk maç gerçekten inanılması
oldukça güç şeyler oldu. Lofton, şapkadan tavşan çıkarınca ben dahil tüm
Galatasaray seyircisi acaba demiştir sanırım. 2 ve 3. Maçlar sürprizsiz geçti
ve Galatasaray yarı finale yükseldi.
Yarı finalde tarihinin en iyi
normal sezon performansına imza atan Banvit turun açık ara favorisiydi . Çoğu Galatasaray taraftarının atladığı
nokta ise Marko’nun dönüşüyle birlikte takımın özellikle savunmada çok üzerine
koymuş olmasıydı. Galatasaray beklenmedik şekilde sadece bir maç kaybederek adını finale yazdırdı.
Finalde Fenerbahçe’nin rakibi
olan Galatasaray’a şampiyonluk beklide 7 maç uzaktaydı.
Obradovic’in gelişi ile birlikte
tüm hücum sistemini birebir penetre üzerine kuran Fenerbahçe Ülker karşısında
Galatasaray’ın şansı azımsanmayacak kadar fazla olduğunu düşünmüştüm. Özellikle
ilk iki maç Luka Zoric’in çok çok ekstra oyunları ile Fenerbahçe Ülker seriyi
2-0’a getirdi.3.maç Zoriç faul problemi yaşayınca ve bunun üzerine Marko’nun
mükemmel hücum performansı eklenince durum 2-1 e geldi. Serinin devamında
takımlar saha ve seyirci avantajlarını iyi kullandılar ve şampiyonluk 7. maça
kaldı. İlk 6 maçta olan olayları , hakem seçimlerini , hakem kararlarını farklı
bir yazıda değerlendirmek gerekir tabi. Nitekim Galatasaray LH , Federasyonun
taraflı tutumundan şikayet ederek 7. maça çıkmadı ve sezonu noktaladı.
Onur DEMİR
https://twitter.com/ExituS__Letalis
Onur DEMİR
https://twitter.com/ExituS__Letalis
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder