2 Kasım 2013 Cumartesi

Gökten 3 Elma Düşer

Fenerbahçe ilk yarısını muazzam oynadığı (muazzam kelimesi bile az kalır aslında), ikinci yarısında sezonun ilk maçı olan Konyaspor maçının ikinci yarısından enstanteneler sergilediği Gaziantep maçından da 3 puan alarak yoluna emin adımlarla devam etmeyi başardı. İki yıl aradan sonra oynanan Cuma maçı ve güzel sonuç. Şimdi önümüzde Bursaspor maçı var. Fenerbahçe Erkek Basketbol takımına ve koçları başkomutan Zeljko Obradovic'e de tebriklerimizi iletmeden geçmeyelim Barcelona galibiyeti için.


Ersun Yanal maç kadrosunu açıkladığı zaman büyük çoğunluğun ilk ve yegane tepkisi kuşkusuz Baroni'nin ilk 11'de olması oldu. Bir hafta önce Erciyes maçında vasata bile yaklaşmayan bir performans ortaya koyan Baroni'nin ilk 11'de olması kuşkusuz eleştirilecekti. Eleştirilmemesi hata olurdu. Ve Baroni ilk 40 dakikasını idare ettiği ama idare ederken sahadaki muhteşem Fenerbahçe'ye ayak uyduramadığı, 40-45 arası herkesi şaşırtacak şekilde bir oyun ortaya koyduğu, son 45 dakikada da sahada hayalet rolünü başarı bir şekilde oynadığı bir maçı geride bıraktı. Kendisi hakkındaki önyargıların, eleştirilerin, şikeyetlerin hepsini yine, yeni, yeniden haklı çıkardı. Hatta Baroni'nin ikinci yarı tamamen hayalet olmasının sonuxu, Gaziantep'in attığı golle beraber insanların aklına ister istemez yazının başında da belirttiğim Konyaspor maçının ikinci yarısı geldi. Baroni'yi eleştirenlerin futbol cahili ilan edildiği bir ortamda takdiri siz değerli okuyucalara bırakıyorum.

Fenerbahçe maça çok iyi başladı. Çok iyi götürdü. Ve ilk yarıyı muazzam bir şekilde bitirdi. Sahanın her noktasında rakibine basan, rakibin savunmada oyun kurmasına izin vermeyen, sahayı hızlı geçen, direk olarak hücumu düşünen, hücumda çoğalan, hücumda oyunu enine genişletebilen, oyun akışkanlığı muazzam olan bir oyun ortaya koydu ortaya. Yani kısaca modern futbolun hemen hemen tüm gereklerini yerine getirdi diyebiliriz. Ve bu kadar doğrunun sonucu olarak ilk yarıda oyun üstünlüğü ile beraber 2-0'lık skor üstünlüğünü de yakaladı. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu. İlk gol Alper'in hücum presi ile başlayan atakta, ikinci gol de Kuyt'un hücum presiyle başlayan atakta geldi. Bu çok önemli. Hem rakibin direncini kırıyorsun, hem de rakip hücuma çıkmaya çalışırken onu hazırlıksız yakalıyorsun. Atılan ikinci golse alt yapılarda ders olarak okutulabilecek nitelikte bir gol. Baroni'nin asisti öncesi Caner'in topuk pası da Caner'in kafasının oyunda olduğu zaman ne kadar kudretli bir oyuncuya dönüşebileceğinin en güzel örneklerinden.

Peki Fenerbahçe bir önceki haftaya göre neyi farklı yaptı da böyle farklı bir yapıya büründü? Öncelikle Caner-Alper-Emenike üçlüsü yani dripling üzerinden kaleye gidebilen üçlüsü yan yana oynadı. Bu da takımın hücuma çıkarken daha efektif olmasının yolunu açtı. Bir diğer etken Kuyt'un yanına Alper ve kafası oyunda olan bir Caner'in eklenmesi ile hücum presinin daha başaılı yapılmasını. Ayrıca fiziksel olarak yeterli seviyede olmayan Emre'nin yerine Alper'in takımdaki yerini alması da özellikle dinamizm açısından çok büyük fark yarattı. Bir önceki haftanın sahadaki kötü isimlerinden Webo'nun yerine Emenike'nin olması da özellikle hücumda top kayıplarının azalmasına bunun sonucu olarak da Fenerbahçe'nin hücumda pas oyununu daha efektif olarak oynamasını sağladı. Fenerbahçe'nin bu kadar iyi oynadığı ilk yarıda eleştiri hanesine de Baroni'nin takımın oyunundan uzak yapısı ve Sow'un biraz bencil, biraz savruk oyununu ekleyebiliriz.

kinci yarı ise skor üstünlüğü ile beraber gerek takım gerekse taraftarın da rahatlaması ile iki takım açısından daha dengeli bir oyun ortaya çıktı. Fenerbahçe özellikle ikinci yarıda hücumdaki akışkanlığını kaybetse de savunmada derli toplu bir oyun sergiliyor derken golü yemesi de işin can sıkıcı tarafı oldu. Fenerbahçe'nin hücumdaki akışkanlığını kaybetmesindeki temel nedenlerden bazıları da şöyle. Tabi öncelikle Fenerbahçe savunması ile hücumu arasında pas trafiğini sağlamakla görevli ilk adam olan Baroni'nin hayalet moduna geçmesi, Alper'in yorulması, Kuyt'un uzayan takım boyuyla orantılı olarak performansının düşmesi ve Sow-Emenike ikilisinin özellikle top saklama konusundaki sıkıntılar. Tabi bir de Fenerbahçe'nin skor olarak üstünlüğün sonucu olarak rahatlaması ve bunun üzerine ilk yarıya damgasını vuran önde presi ilk yarıdaki gibi yapamaması da bu durumda etken. Sıkıntılı geçen ve geçecek dakikalarında Salih'in asisti ile son bulması da işin güzel yanı oldu.

Maçın tamamına baktığımız zaman takımın ilk yarı muazzam, maçın genelinde de başarılı ve iyi bir oyun ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Ama yine de öne çıkan bazı isimlerin hakkını ayrıca teslim etmek lazım. Öncelik maçın adamı Alper'e. Gün geldi ilk 11 başladı, gün geldi yedekten oyuna girdi. Ama Gaziantep karşısındaki oyunuyla formayı istediğini ve hak ettiğini sonuna kadar gösterdi. Bir diğer isim Erciyes maçında sıkıntılı bir şekilde oyundan çıkmasına rağmen Gaziantep maçında gerek hücuma katkısı, gerek hücum presi ve gerekse takıma kattığı dinamizm ile Caner. Topuz'un sağ bekte Gökhan'ı aratmayan bir performans ortaya koyduğunu da belirtmek lazım. Topal'ın da takıma dönüşü takıma hem defansif hem de ofansif anlamda büyük katkı sağladı. Ve tabiki Bekir. Fenerbahçe taraftarının bazılarının beğenmediği Bekir Gaziantepspor karşısında muazzam bir oyun ortaya koydu. Gaziantepspor ataklarında araya girerek çok top kazandı. Bekir arkada süpürücü stoper olarak değilde önde hamleli stoper olarak oynadığı zaman daha başarılı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ve gelelim Ersun Yanal'a. Sezon başından beri Ersun Yanal'a hep destek verdim. Hep bardağın dolu tarafını yazdım. Ama bugün özellikle ilk yarıda sahaya konan oyuna ve skora rağmen eleştireceğim. Öncelikle Fenerbahçe'de Salih ve Holmen varken Fenerbahçe kadrosunun açık ara en kötü ismi, Erciyes maçının rezalet oyuncusu Baroni'yi ilk 11 başlatması tamamen yanlıştı. Diyebilir ki Holmen-Alper olunca ortasahada merkezde pas yapacak oyuncu sıkıntısı yaşanıyor. O zaman oynat hocam Salih'i. Salih'in en kötü hali Baroni'den iyidir. Ki Baroni'nin 90 dakikada yapmadıklarını Salih 10 dakikada yaptı. Bir diğer eleştiri noktası da yaptığı oyuncu değişiklikleri. Ersun Yanal'ın yaptığı 3 oyuncu değişikliği de yanlıştı. Öncelikle Alves Topuz'un yerine değil her ne kadar çok iyi performans sergilese de ayağından problem yaşayan Bekir'in yerine girmeliydi. Salih oyuna çok daha önce ve sahadaki hayalet Baroni'nin yerine girmeliydi. Ve Webo da Sow'un yerine değil, takım boyunun uzamasından dolayı giderek performanı düşen Kuyt'un yerine girmeliydi.

Şunu da belirtip yazıyı öyle bitirelim. Hatalarıyla/doğrularıyla (ki doğruları hatalarından kat be kat fazla) Ersun Yanal Fenerbahçe'yi belli bir noktaya getirdi. Bugün sahada doğru yapılan her şey onun eseridir. İlk yarı taraftarını mutluluktan ağlama noktasına getiren bir oyun sergileyen Fenerbahçe varsa bu Ersun Yanal'ın eseridir. Fenerbahçe bugün liderse, şampiyonluk çoşkusunu yakalamışsa bu Ersun Yanal sayesindedir. Elbet bize göre hataları, eksikleri olacak. Ama sonuç olarak takımın hocası Ersun Yanal'dır. Doğru bildiği yolda doğru bildiği şekilde gittiği sürece biz varalım sayfalarca eleştiri yapalım önemli değil. Önemli olan onun doğrularının bizi şampiyonluğa götürdüğü zaman sonuna kadar hak edeceği takdir, sevgi ve saygı olacaktır. 

                                                                                                                       Ali KANDAZ


GELECEK YAZI ... "Yüzde 96 Engelli Fatih Oğlak'ın Gercekleşen Fenerbahce Hayali"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder