13 Eylül 2015 Pazar

AMERİKA AÇIK'TA SONA DOĞRU

Sezonun son grand slaminde 2. haftayla beraber tenis kalitesinin artmasını beklemiştik ama beklediğimizi bulamadık. Heyecan seviyesinin, kalite seviyesinin yerini aldığı 2. haftada tek kadınlarda herkesin gözünün daha önceki yazılarda da belirttiğimiz sebepten dolayı üzerinde olduğu Serena Williams, çekişmeli geçmesi beklenen 4. tur maçında Madison Keys’i çok sağlam bir oyunla mağlup edip ardından çeyrek finalde ablası Venus Williams’ı, iki tarafın da karışık duygularla oynadığı müsabakada yine iyi bir oyunla geçmesinin ardından şampiyonluk için rakipsiz bir konuma gelmişti.


Yarı finaldeki rakibi Roberta Vinci ve finaldeki olası rakipleri Simona Halep ve Flavia Pennetta’ya karşı olan maç kayıtlarına bakıldığında bu gerçekten de mantıklı bir tahmin olabilirdi ama işin psikolojik yanını unutanlar vardı. Serena 1988’den beri yapılamayan, tarihte kadın-erkek toplam 5 tenisçinin yapabildiği bir şeyi yapmaya çok yaklaşmıştı. Bu şampiyonluğu kazanarak tarihte en çok slam şampiyonluğu olan ve tarihin en iyi kadın tenisçisi olarak kabul edilen Stefi Graf’la slam sayılarını eşitleyecek hem de en son Graf tarafından yapılan bu eşsiz başarıyı o da yapmış olacaktı, yani en büyük benim diyecekti, olmadı. Her ne kadar basın toplantılarında üzerinde hiçbir baskı olmadığını söylese de kafasının içinde bir yerde onu hafiften kemirdiğini kesinlikle söyleyebiliriz. Hatta Roberta Vinci maçında bunu gördük bile. Toplamda daha fazla (93-85) puan aldığı ve ilk seti kazandığı maçı kaybetti Serena. Böyle bir tabloyu Serena’nın maçlarında çok göremeyiz.Bunun sebebi maçtaki kritik puanların hepsinin Vinci’ye gitmesi. Bu kritik puanlarda ya Serena basit hatalar yaptı ya da Vinci muazzam puanlar oynadı. Hal böyle olunca yenilgi de geldi.Yalnız herkes maç için servis attığı oyunda Vinci’nin müthiş bir baskı altına gireceğini tahmin edereken kariyerinin en iyi oyunlarından birini oynadı Vinci. Yanılmıyorsam 15-0 ve 40-0 ‘da oynadığı puanlar inanılmazdı. Diğer yarı finalde ise çeyrekte Azarenka’ya karşı belki de kariyerinin en iyi tenisini oynayan Halep, Pennetta’ya karşı ruhen korta gelmeyip kariyerinin en kötü günlerinden birini geçirince finalde italyanların kapışmasına şahit olduk.


Yarı finalde 1 ve 2 numaraları mağlup ederek birbirlerine rakip olan Vinci ve Penneta İtalya’ya nasıl bir bayram yaşatmıştır tahmin edemiyorum. Final için Pennetta’nın biraz daha ağır bastığı görüşü hakimdi. Vinci her ne kadar Serena gibi bir oyuncuyu yenmiş olsa da Pennetta, yarı finaller, çeyrek finaller gördüğü bu sahnede daha tecrübeliydi. Bu turnuvada finale kadar gerçekten kaliteli bir tenis oynayan Pennetta tahminleri yanıltmadı ve ilk seti yakın geçen maçı kazanıp kariyerinin en büyük başarısını yakaladı. Maçta Vinci’den daha agresif bir oyun oynadı Pennetta. Vinci file önünde daha bitirici olup, basit hatalarını sınırlayabilse belki işin rengi farklı olabilirdi. Kupa seremonisinde konuşmasının sonunda aktif tenis yaşantısını bu sene sonunda bitireceğini açıklayan Flavia herkesi şoka uğrattı. “Antrenman yapmakta sıkıntı yok ama mücadele edecek duygusal enerjiyi artık bulamıyorum” diyen italyan tenisçi seyircilerin ve bizlerin şaşkın bakışları arasında kupayı kaldırdı.

 Tek erkeklerde ise 2. haftayla beraber iki adam çok farklı bir boyuta geçti. Dünya 1 ve 2 numaraları Novak Djokovic ve Roger Federer dominant performanslar sergileyip finale yürüdüler. Özellikle Federer’in yarı finalde Wawrinka karşısındaki performansı bir kez daha “nasıl olur da 34 yaşındaki birinin bu kadar komplike bir sporda bu derece kusursuz oynayabildiği” sorusunu tenisseverlere sordurtmuştur sanırım. Bu adam için söylenecek pek fazla birşey yok. Öte yandan Djokovic ise bu seneki bütün grand slamlerde final yapmış oldu. Bu yıl 6. kez finalde oynayacak ikili toplamda 42. maçlarına çıkacak. Final için bir favori belirtmek oldukça güç. İki tenisçi de harika durumda ve son yılların en iyi maçlarından birini izleyebiliriz. Merakla bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder