31 Ekim 2013 Perşembe

RÜYA SONA ERDİ



“İstanbul’da tenis turnuvasını kim izleyecek? Türkiye’de o kadar tenissever var mı? Büyük ihtimalle final maçı dışında salon dolmaz”

WTA sezon sonu turnuvasına 3 yıllığına İstanbul’un ev sahipliği yapacağı açıklandığında kendini ‘sporsever’ olarak tanımlayan birçok kişinin kurduğu cümlelerden bazıları bunlardı. Hatta çok daha karamsar bir kesim de vardı. Ancak takvim yaprakları 2011 yılının Ekim ayını gösterdiğinde ‘Türkiye’de bir tenis maçında’ 20 bine yakın kişinin olduğunu görenler, kurdukları o cümlelerin pişmanlık ifadesine dönmesine engel olamıyordu.
Bu sayının tesadüften ibaret olmadığı da, gerek o yıl turnuvanın devamında gerek de geçen yıl aynı sayıya ulaşıldığında görülmüş ve ispatlanmıştı. Ve 2013 yılına geldiğimizde son kez yapacak olmanın hüznü, rekorlar kırmış olmanın gururuyla harmanlanmış, rüyanın sonuna bu duygularla başlamıştık.


Son yıl öncesi grup kuraları çekildiğinde, birçok tenissever Serena-Azarenka finalini öngörmüştü. Bu beklenti doğaldı, ancak önemli olan farklı isimlerin performansıydı. İlk sürpriz de gerçekleşmiş, Vika, final beklentileriyle geldiği ülkemizde sadece Errani’yi yenerek gruptan dahi çıkamamış ve turnuvaya havlu atmıştı. Burada dikkat çeken, çok iyi bir sezon geçiren Jankovic’in önce Azarenka’yı yenmesi, ardından Li Na’dan set alması ve Sara’nın karşısına yarı finali garantilemiş olarak çıkmasıydı. Çok kişinin şans vermediği Jelena, 3′te 3 yapan ve müthiş bir turnuva geçiren Li ile adını son 4′e yazdırmayı başarıyordu.

İstanbul’a son şampiyon unvanıyla gelen, sezon boyunca 10 kupa alan ve sadece 4 kez kaybeden Serena, yine 3′te 3 ile adını yarı finale yazdırırken, Agnieszka Radwanska gerçek bir hayal kırıklığıyla, maç kazanamayan tek oyuncu olarak turnuvaya erken veda etti. Kırmızı grupta ikincilik mücadelesi, 2011 şampiyonu Kvitova ile Kerber arasında yaşandı. Final tadında geçen ve final setine giden maçı kazanan formda Petra, adını son 4′e yazdırarak Li’nin rakibi oldu.


Li Na- Kvitova maçı beklentilerin ötesinde, tek taraflı ve final setine gitmeyen bir mücadele oldu ve maçı domine eden Li, tüm maçlarını kazanarak finalist olurken, yeni dünya 3 numarası oldu. Li aynı zamanda bunu başaran ilk Asyalı raket oldu. Diğer yarı final yine beklentilerin uzağındaydı. İnanılmaz bir sezon geçiren ve hemen hemen tüm maçlarda rakiplerine sahayı dar eden Serena, bir ara adeta yürüyerek oynadığı maçta Jankovic’in çok çok zorlanarak yenerken, birçok hayranının hevesini kursağında bırakıyordu. Antrenörü Mouratoglu ile tartıştığını söyleyenler, ağrıları sebebiyle oynayamadağını söyleyenler bir yana, Williams gerçekten kötü bir performans sergilemişti.


Final maçı öncesi moralli Li Na ile performansı merak konusu Serena’nın maçı için tam 16 bin 400 biletli seyirci salondaki yerini almış, Türk tenisseveri rüyanın son gününde ilgisini esirgememişti. Yine muazzam atmosferde başlayan maçta Williams aynen yarı finalde bıraktığımız yerdeydi. Üstemiz bir tutum ve moralsiz görünümü ön planda olan rakibi karşısında Li Na ilk seti 35 dakikada alıyordu. Bu aynı zamanda Çinli raketin 2099 Miami çeyrek finalinden bu yana Serena’dan aldığı ilk setti. İkinci seti de 3-3′e getiren Li bu andan itibaren keskin bir düşüşe geçti. Aslında olan, Serena Williams’ın ‘oynamaya’ başlamasıydı. Bu oyundan itibaren üst üste 9 oyunu da kazanan dünya 1 numarası, çok kolay olmasa da bir kez daha İstanbul’da şampiyon olarak, bu yıl 11, toplamdaki 57. zaferini kazandı. Sadece 4 maç kaybeden Serena Williams, 2013 yılında kadın tenisine damga vuran isim olurken, maç sonu konuşmasında iyi bir yıl geçiren rakibi Li’nin hakkını vermeyi unutmuyordu. Böylece 3 yıllık rüyada kapanışı da dünya 1 numarası yaparken, maç sonunda hüzünlü ama gururlu şekilde bayrağı Singapur ekibine teslim ediyorduk. Emeği geçen herkes alkışı hak ederken, ülkemizde tenisin ne derece sevildiği, ne kadar ‘bilerek’ izlendiği ve takip edildiği, bir grup tarafından değil on binler tarafından sahiplenildiği son kez ispatlanmış oluyordu rüyadan uyanırken…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder