15 Eylül 2013 Pazar

LEGENDA TREQUARTİSTA* ( EFSANEVİ 10 NUMARA)



İtalyanların futbol litaratürüne kazandırdıkları taktiklerin başında her ne kadar İtalyan Savunması ( yani otobüsü kalenin önüne çek ) gelse de öyle bir kavram daha hediye etmişlerdir ki futbol severlere tam da bugün doğan bir futbolcuyu anlatmaktadır. Evet , 'trequartista' forvet arkası oynayan klasik on numaraları anlatmak için belki de tam da Alex i anlatmak için kullanılan bir sözdür. Türkiye de bugün bile Fenerbahçeli veya değil kime sorarsanız sorun forvet arkası , on numara dediğiniz de akıllara gelecek ilk isimlerdendir: 'Alex'

Bundan tam 36 yıl önce, American dergisi Reader's Digest'a göre Brezilya da yaşanılabilecek en güzel yer seçilen Curitiba da gözlerini açan Alex'in bir gün gelip de Fenerbahçe taraftarının sevgisini kazanacağı ve böylesine başarılara imza atacağını kim nereden bilebilirdi.



Resimde topu ayağında tutan ve hemen hemen tüm futbol severlerin hatırlayacağı sırıtışıyla duran bu çocuğun hayali ' beni futbola bağlayan oydu' dediği Brezilya da beyaz Pele lakaplı efsane Zico gibi olmaktı. Kaderin , aynı kuluüpte birini antrenör diğerini futbolcu olarak buluşturacağını ise o zamanlar kimse tahmin edemezdi.

Profesyonel futbol hayatına Coritiba da başlayan daha sonra sırasıyla Palmeiras , Flamengo ve Cruzeiro takımlarında devam eden Alex tekrar döndüğü Palmeiras'tan 2001 yılında Parma ya o zamanlar için hatırı sayılır bir para olan 8 milyon dolara transfer oluyordu.

Parma günlerinde aradığını bulamayan bu yumuşak ayaklı deha için işler bir türlü yolunda gitmedi. Önce sert İtalyan futbolu ardından da yabancılık karşısında bocalayan Alex , ligin ikinci yarısında ülkesine dönecek ve kendini bir kez daha ispatlayıp , milli takıma seçilerek 2004 yılında Copa America yı kaldırıp Avrupa'nın güzide takımlarının dikkatini çekecekti.


20 haziran 2004 günü takvim yapraklarından koparılırken kendini Fenerbahçeli renklere bağlayan Alex in Fenerbahçe serüveni de başlamış oluyordu.


Hemde ne başlamak , daha ilk sezonda Şampiyonluk ipini göğüsleyen ve Fenerbahçenin en önemli kozlarından biri olan Alex ne kadar yaratıcı ve yeri gelince de ne denli ölümcül vuruşlar yapabileceğini attığı 24 golle kanıtlar gibiydi ancak o sezon Fatih Tekke 31 gollük performansıyla gol krallığını Brezilyalıya bırakmasa da , ikinci sezonunda taraftarı attığı paslarla büyüleyen ve asist kralı olan Alex hemen ardından  Fenerbahçe nin yüzüncü yılı olan 2006-2007 sezonunda ise attığı 19 golle Fenerbahçenin lig tarihinde gol kralı olan ilk yabancısı unvanına sahip oluyordu. Tabi Alex'in bu yükselişinde idolü olan Zico nun 2006 yılında takımın başına gelmesinin de payı yok değildi.

2007-2008 sezonuna gelindiğinde Fenerbahçe Şampiyonlar ligine kavuşmuş ve Saracoğlunda 1992 yılında Kraliyet Filarmoni Orkestrası tarafından bestelenen o efsanevi şarkı çalmaya başlamıştı. Sadece lig de değil her alanda parlamaya hazır olan bu deha takımını grup aşamasında da sırtlıyor önce İnter ardından Cska Moscow ( ki Alex hayatımın en anlamlı maçı demiştir) maçlarında klasını gözler önüne seriyordu.( İnter maçında hazırladığı be bir başka Brezilya lı Deivid in attığı gol ise İlker Yasin'e şapka çıkarttırıyordu.)

 Ne yazık ki Chelsea ye şansız elenen ve yarı finalin kapısından dönen Fenerbahçe de ise o sezon hayal kırıklığıyla ama umutlarla kapanıyordu.


Alex, 2008 yılından 2012 yılına kadar sırasıyla ; İspanya yı Euro 2008 şampiyonu yapan Luis Aragones ( bir çok Fenerbahçe taraftarının çabuk unuttuğu 'dede' lakaplı teknik adam), daha sonra klasik Alman disipliniyle çalışan Daum ve en son olarak da Fenerbahçe nin efsane golcülerinden Aykut Kocamanla çalışıyordu. Aslında istikrarından hiç bir şey kaybetmeyen artık deneyimli on numara, hem yazılı hem görsel medya da 'koşmamakla' ve takımını on kişi bırakmakla itham ediliyor ve Fenerbahçe nin her maç kaybından sonra varlığı sorgulanmaya başlıyordu. Oysa Alex , Tanrı'nın çoğu brezilyalıya verdiği teknik kabiliyetini kullanıyor ve çoğu zaman saha da ayaklarıyla değil de beyniyle oynuyordu. Alex ten koşmasını ve pres yapmasını istemek mutfak robotundan masaj yapmasını istemek kadar anlamsızdı ama gelin görün ki tempolu oynamayı bir tercih haline getirmek isteyen Fenerbahçe belki de en önemli silahını yavaş yavaş kaybetmeyi tercih ediyordu.

 Öyle ki çok koşan ve sürekli baskı uygulayan bir Fenerbahçe hayalini gerçeğe dönüştürmek için gelen Aykut Kocaman zaman zaman uyguladığı sistemin Alex yüzünden aksadığının sinyallerini verecek daha sonra gelişen olaylar da ikilinin arası daha da açılacaktı. Tüm bu yaşananlara rağmen artık Alex siz bir Fenerbahçe lazım diyenlerin yavaş yavaş seslerini duyurmaya başladığı 2010-2011 sezonun da Alex 28 golle adeta küllerinden doğacak 2. kez gol kralı ve 4. kez de asist kralı olacaktı.

                                           
                                           ( Alex'in En Güzel On Golü)

2012 yılının başlarında Spartak Moscow maçıyla tavan yapan gerilim ipleri koparma noktasına getiriyordu. Mikro blog sitesi olan twitter i biraz da etkin kullanan Alex için bu sefer işler yolunda gitmiyordu. Ve tarih 1 Ekim 2012 yi gösterdiğin de Alex in kontratının fesh edildiği borsaya bildiriliyordu. Biraz da başını ağrıtan twitter dan Fenerbahçe den ayrıldıktan sonra ilk tweetini şöyle atıyordu. "Kontratımı sonlandırdım. Hayatımın en uzücü imzası oldu. Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama bir taraftar kazandı. Herşey için teşekkurler 

Alex'i asıl efsane noktasına getiren sadece istatistikleri değildir , maç dönmez tamam yenildik denilen anlar da sahne ye çıkması ve belki de çok az oyuncunun aklına gelebilecek paslar dağıtıp yine bir çoğunun o pozisyondayken aklına getiremeyeceği vuruşlar yapmasıdır. Alex ,Fenerbahçe için bir uğur muydu bu bilinmez ama saha da olduğu sürece her taraftarın bir ümidi olduğu da yadsınamaz bir gerçekti. 

 Gönderilmesinin ardında yatan neden basit bir kıskançlık mı ya da koşmuyor , sistemi bozuyor , tempoyu düşürüyor gibi sebepler midir bilinmez ancak gerçek olan Fnerbahçe nin o gün rakip takımların korkulu rüyası olan on numarasını ve belki de Fenerbahçe ye gelmiş geçmiş en iyi yabancı futbolcusunu kaybetmiş olduğudur.

Fenerbahçe de oynadığı 8 yılda 3 Türkiye Şampiyonluğu , 1 Türkiye Kupası , 2 Süper Kupa sevinci yaşayan Alex , tüm bunların yanında efendi kişiliği ile de taraflı tarafsız herkes tarafından saygıyla karşılanmıştır.


15 Eylül 2012 yılında Kadıköy de ki yoğurtçu parkında bir de heykeli dikilen Alex yaşayan bir efsane olduğunu kanıtlamıştır. 

Alex in gitmesinin ardından çok tempo yapan sürekli basan bir Fenerbahçe mi izledik burası herkese göre değişebilir ya da geçen sene ki Benfica ya da bu sene ki Arsenal maçlarında Alex olsaydı ne değişirdi sorusu sorulabilir ve olumsuz da yanıtlanabilir ancak unutulmaması gereken bir gerçek var ki Alex tıpkı yazının başında belirttiğim gibi bir trequartistadır(on numara) ve günümüz futbolunda her an her şeyi değiştirebilecek yeteneklere sahip istisna bir isimdir. Ben eminim ki bahsettiğim maçlarda yedek kulubesinde bile bulunması maçların skorunu değiştirmese de Fenerbahçe nin topu tutmakta zorlanan oyununu değiştirebilirdi.

Yaptığı her şey için onu her zaman öven ve neredeyse sonsuz bir sevgiyle seven Fenerbahçe taraftarı arasında gerçek bir efsanenin sözü var ki ona değinmeden yazıyı kapatırsam ayıp olur. Tamam Fenerbahçe çok transfer yaptı ama korkarım ki hiç biri 'bir Alex değil' ...
KulüpSezonSüper LigKupa[31]Avrupa[32]Toplam
MacGolAsistMacGolAsistMacGolAsistMacGolAsist
Fenerbahçe SK2004-051312416542812442920
2005-061311524821432432027
2006-0723219123021217472021
2007-0812814123011246431819
2008-09261112540920401712
2009-10261111971832432114
2010-111,2332813100400382813
2011-1233147334000361711
2012-135001104121022
Toplam245136107382111611521344172139
Türkiye Toplam245136107382111611521344172139

                                   (İlk bakışta insanın kanını donduran istatitikleri)

İyi ki doğdun Legenda Trequarista ....



                                            (Bence en güzel golü ...)


                                                                                              B.A.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder