2 Ocak 2014 Perşembe

EFSANELER KÖŞESİ-GABRİEL OMAR BATİSTUTA

                                               




            Batistuta; onu sevenlerin takmış olduğu lakapla Batigol 1969’da doğduğunda, 90lı yılların en etkileyici futbol aktörlerinden biri olacağından herkes habersizdi. Kendisi 16 yaşındayken, Irina Fernandez ile “quanceanero” (15. doğum günü) partisinde tanışmış, ve hala daha devam eden evliliğin temelleri o zaman atılmış, bu evlilik dahilinde 4 tane erkek çocukları olmuştur.
            Batistuta, ufak yaşlarda uzun boyu sebebiyle basketbola yönlendirilmiş, o alanda kendisini geliştirmeyi amaçlamaktayken; Arjantin’de düzenlenen ve Arjantin’in kupaya ulaşmasıyla sonuçlanan 1978 Dünya Kupası’nı izlediğinde hissettiği ve farkına vardığı tutkuyla futbola yönelmiş, bir efsanenin tohumları o günlerde atılmaya başlamıştı. Futbola ilk olarak Platense Küçükler Futbol Takımı’nda başlamış, burada izlendikten sonra doğduğu şehrin takımı olan Reconquista Takımı’na seçilmiştir. Amatör Şampiyona’da Newell’s Old Boys’u yenerek şampiyonluğa ulaşan Reconquista Takımı’nın bu maçta 2 gol atan forveti Batistuta, Newell’s Old Boys’un ilgisini fazlasıyla çekmiş, öyle ki kendisini transfer edecek kadar çok beğenmişlerdir.
            Batigol 1988’de, yılda 20000 Dolar kazanacağı ilk profesyonel sözleşmesini imzalayarak, Rosario kentine, Newell’s Old Boys takımına gitmiştir. Doğduğu yerden 500 kilometre uzakta olan bu şehir, Batistuta için hayalini kurduğu başlangıcı yapabildiği bir yer olmaktan çok uzaktır. Ailesinden, kız arkadaşından uzak olmaya alışmakta güçlük çekmiş, kalacak yeri olmadığından statta kalmış; tüm bu psikolojik baskıların üstüne fazla kiloları sebebiyle yeterli performansı da gösterememiş, tüm bu sebeplerden ötürü morali epey bozmuştur. Beklentileri karşılayamadığı için, daha düşük profilli olan Buenos Aires şehrinin takımı Deportivo Italiano takımına kiralanmıştır. Bu takımla, İtalya’da katılmış oldukları Carnevale Kupasında attığı 3 golle turnuvanın gol kralı ünvanını kazanmıştır.

            1989’da, kariyerinin o güne kadarki en yüksek noktası olan sözleşmeye imza atmış ve River Plate’e transfer olmuştur. Burada, dönemin River Plate teknik direktörü Reinaldo Merlo önderliğinde 17 maçta 4 gol atmış; ancak Merlo’nun ayrılışından sonra yerine gelen Daniel Passarella ile yıldızları hiç barışmamıştır. Passarella kontrolündeki River Plate kadrosuna bir tek maç dahi dahil olamayan Batistuta ile teknik direktörü arasındaki problem net bir şekilde ortaya çıkmamıştır. İkili arasında çıkmış olan pek çok tartışma dedikodusuna rağmen; Batistuta, 2005’te ESPN kanalında katıldığı bir programda, Passarella ile arasında bir tartışma olmadığını, herhangi bir kavga durumunun yaşanmadığını söylemiştir.




            Kadro dışı kalmanın verdiği öfke ve hissedilen hayal kırıklığı duygusu, Batistuta’nın, River Plate’in ezeli rakibi Boca Juniors’a transfer olmasına sebep olmuştur. Boca Juniors’ın teknik direktörlüğüne getirilen Oscar Tabarez önderliğinde, hem Boca hem de Batistuta istedikleri sıçramayı başarmışlardır. Boca o sene Libertadores Kupası’nda finale yükselmiş; Batistuta ise attığı goller sayesinde ismini dünyaya duyurmuş ve Avrupa’dan teklifler almaya başlamıştır. İsmi Juventus, Real Madrid, Fiorentina gibi Avrupa’nın büyük takımları ile anılmaya başlanmış ve Batigol için kariyerindeki bir sonraki adımı seçme zamanı gelmiştir.

1991 Copa America turnuvasının gol kralı, 6 golle, şampiyon takım Arjantin’in forveti Gabriel Batistuta olmuştur. O dönem Fiorentina’nın başkan yardımcısı olan Vittorio Cecchi Gori turnuvayı takip etmiş, Batistuta’nın yeteneklerinden etkilenmiş ve kendisini Floransa ekibine transfer etmiştir.

            Floransa’ya yerleşen ve mor menekşelerin formasını giymeye başlayan Batistuta için, alışma dönemi yine çok kolay olmamıştır. Ancak güçlü karakteri ve hırsıyla bu dönemi atlatmış, Fiorentina taraftarının sevgisini her geçen gün daha fazla kazanmaya başlamıştır. Bu sevgi öyle büyüyecektir ki, Batistuta, Fiorentina taraftarı için 90lı yılların en efsane ismi olacaktır.
            1991 yılında Batistuta, Fiorentina formasıyla çıktığı 27 maçta 13 gol atmıştır. 1992 – 1993 sezonunda da gayet iyi bir performans gösterip, 32 maçta 17 gol atmasına rağmen; Fiorentina, yaşadığı teknik direktör değişimi sonrası bir türlü istediği sonuçları alamamış ve sezon sonunda küme düşmüştür. Küme düşen Fiorentina’nın golcüsü Batigol’ü almak için çoğu Avrupa kulübü sıraya girmiştir. Bunların başında gelen Barcelona’ya gitmesi beklenen Batistuta, küme düşen kulübünü bırakmayacağını açıklamış ve tekrar Serie A’ya yükselerek başarılar kazanmak istediğini dile getirmiştir.
            Claudio Ranieri önderliğinde Fiorentina, küme düştüğü sezon Serie B’yi şampiyon bitirmiş ve tekrar Serie A’ya dönmüştür. Bu sezonda Batistuta 26 maçta 16 gol atarak beklentileri karşılamış ve kulübünün tekrar bir üst lige çıkmasında önemli rol oynamıştır.
            Amerika’da düzenlenen 1994 Dünya Kupası’nda, Arjantin grupta 3. olmuştur ve en iyi üçüncüler listesinde ilk sıraya oturarak son 16’ya kalmıştır. Nijerya, Bulgaristan, Yunanistan ve Arjantin’den oluşan D Grubunda, Arjantin ilk maçta Yunanistan’ı 4-0 ile geçmiştir. Bu maçta attığı 3 golle, Batistuta turnuvaya mükemmel bir başlangıç yapmıştır.  İkinci maçta Nijerya’yı 2-1 ile geçen Arjantin, son maçta Bulgaristan’a 2-0 yenilmiş ve grupta 3. sırayı almıştır. Son 16’da Romanya ile eşleşen Arjantin 3-2 yenilmiştir. Bu maçta Batistuta 1 gol atmıştır ve Arjantin, Dünya Kupası’na son 16’da veda etmiştir. Batistuta ise bu turnuvada toplam 4 gol atmıştır.

            1994- 1995 sezonu Batistuta’nın kariyerinin en başarılı sezonudur. Bu sezon 32 maçta atmış olduğu 26 golle İtalya’nın gol kralı olmuştur. Bu sezona dair bir başka ilginç istatistik ise, Batigol’ün ligin ilk 11 haftası boyunca her maç gol atması olmuştur. Batistuta, artık Fiorentina taraftarının gözbebeğidir.
            1995-1996 sezonunda, artık taraftarın isteği kupalar kazanmak ve İtalya Ligi’ni şampiyon bitirmektir. Bu sezon yine Batistuta önderliğinde Fiorentina iyi bir sezon geçirmiş, İtalya Lig Kupası ve İtalya Süper Kupası’nı kazanarak gücünü ispat etmiştir. Ancak gösterdikleri performans, İtalya Ligi’ni şampiyon bitirmeye yetmemiş, Fiorentina bu sezonu 3. tamamlamıştır. Batistuta bu sezon, ligde 27 maçta 19 gol, kupada ise 8 maçta 8 gol atarak, golcülüğünü herkese ispatlamıştır.
            1996 yılında, Fiorentina taraftarı Batistuta’ya öylesine büyük bir sevgiyle bağlanmıştır ki, Floransa şehrine Batistuta’nın heykelini dikmişlerdir. Batigol’ün Lazio’ya attığı golden sonra korner bayrağını tuttuğu görüntü heykel haline getirilmiştir. Heykelin altında  yazan  cümle ise, Batistuta’yı ve onun karakterini çok iyi yansıtmaktadır. “ O, tüm sertliğiyle dövüşen; fakat adil bir ruha sahip olan, asla vazgeçmeyecek bir savaşçıdır.”

            1996 – 1997 sezonunda, bir önceki sezon 3. olduğu için Avrupa Kupa Galipleri Kupası’na katılma hakkı kazanan Fiorentina, sırasıyla Gloria Bistrita, Sparta Prag, Benfica’yı eleyerek yarı finale kalmıştır. Yarı final ilk maçında, Barcelona ile Nou Camp’ta karşılaşan Fiorentina devreyi 1-0 yenik kapamıştır. Batistuta’nın 62. dakikada attığı nefis gol ve sonrasındaki gol sevinci, literatüre “gol sevincini sus işareti yaparak kutlamak” kalıbını sokmuştur. Nou Camp’ta 1-1’lik beraberlikle sonuçlanan maçta gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşen Batistuta, rövanş maçında sahada yerini alamayacaktır. Fiorentina rövanş maçında, Barcelona’ya kendi evinde 2-0 yenilerek turnuvaya veda etmiştir. Ligde ise, önceki seneyi mumla aratan Fiorentina, sezonu 9. sırada tamamlamıştır. Batistuta , bu sezon toplam 40 maçta 18 gol atmıştır.
   1997 – 1998 sezonuna yine bir teknik adam değişikliğiyle başlayan Fiorentina, Alberto Malesani önderliğinde sezona müthiş bir başlangıç yapmıştır. Batistuta da bu müthiş başlangıcın baş aktörüdür. Ligin ilk maçında Udinese’yi deplasmanda 3-2 yenen Fiorentina’nın 3 golü de atan golcüsü Batigol, ikinci maçta da Bari’yi 3-1 yenen takımının 2 golünü atmıştır. Bu sezon, Batistuta, Serie A’da 100 gol barajını aşarak, dalya demiştir. Batistuta takımının sadece gol yükünü sırtlamamaktadır, yaptığı asistlerle de sezona damgasını vurmuştur. Başarılı geçen sezonun ardından Batistuta, toplam 36 maçta 24 gol atmıştır. Fiorentina ise bu sezon hedeflediği şampiyonluk çizgisinden yine uzakta kalmış, ligi 5. bitirerek Uefa Kupası’na katılmaya hak kazanmıştır.
            Fransa’da düzenlenen 1998 Dünya Kupası’nda, Batistuta yine takımının en önemli silahlarının başında gelmektedir. H Grubunda Hırvatistan, Jamaika ve Japonya ile aynı grupta bulunan Arjantin, gruptan 9 puanla, fire vermeden çıkmıştır. Batistuta, Japonya’ya 1, Jamaika’ya da 3 gol atarak, grup aşamasında 4 gole imza atmıştır. Son 16’da İngiltere ile eşleşen Arjantin, normal süresi ve uzatmaları 2-2 biten maçı, penaltı atışları sonucunda 4-3 yenerek, adını çeyrek finale yazdırmıştır. Batistuta İngiltere’yi de boş geçmemiş, golünü atmıştır. Çeyrek finalde Hollanda ile eşleşen Arjantin, Portakalların Non-Flying Dutchman’i olan Dennis Bergkamp’ın 89. dakikada attığı golle 2-1 geriye düşmüş, kalan bölümde skoru değiştirememiş ve kupaya çeyrek finallerde veda etmek zorunda kalmıştır. Batistuta, bu turnuvada 5 gol atmış ve ne kadar etkileyici bir golcü olduğunu tüm dünyaya tekrar göstermiştir. Kariyerinin en ilginç istatistiklerinden birine ise bu turnuvada sahip olmuştur. Batistuta, arka arkaya iki Dünya Kupası’nda da hat-trick yapan tek oyuncu olma ünvanını elinde bulundurmaktadır.
            Batistuta, kariyerinde eksik olan şampiyonluk madalyasını almak için can atmakta, bu sebeple daha büyük bir kulübe transfer olmayı düşünmektedir. Ancak 1998-1999 sezonuna ünlü İtalyan teknik adam Giovanni Trapattoni ile başlayan mor menekşeler, şampiyonluk parolasıyla sezonu açmışlar, Trappattoni de şampiyonluk için elinden gelen her şeyi yapacağı sözünü vermiştir. Şehrin şampiyonluk inancıyla tek bir yumruk olması ve Trapattoni’nin kendisinden kalmasını istemesi sebebiyle, Kaptan Batistuta Fiorentina’da devam etmeye karar vermiş, arzuladığı şampiyonluğa uzanmak için var gücüyle savaşacağını belirtmiştir. Sezonun yarısından fazlasını lider geçiren Fiorentina, golcüsü Batistuta önderliğinde harika bir sezon geçirmekteyken, Milan maçında sakatlanan Batistuta’nın sahalardan 1 aydan fazla bir süre uzak kalması, Fiorentina’nın zirve yarışında ağır bir darbe almasına sebep olmuştur. Kaptanın yokluğunda liderliği kaptıran Fiorentina, bu sezonda da şampiyonluğa ulaşamamış, ligi 3. bitirerek Şampiyonlar Ligi’ne katılmaya hak kazanmıştır. Batigol bu sezon, toplam 38 maçta 26 gol atarak, takımının bu başarısında büyük pay sahibidir.
            Önceki sezon gösterilen müthiş performans, şanssız sakatlık olmasaydı ulaşılabilecek olan şampiyonluk ihtimali, Floransa şehrinde şampiyonluk şarkılarının daha güçlü söylenmesine sebep olmaktadır. Üstelik bu sefer hedef sadece İtalya Ligi’ni kazanmak değil; Şampiyonlar Ligi’ni de kazanmaktır. 1999-2000 sezonuna bu hedeflerle giren mor menekşeler, tüm bu büyük hedeflere yakışmayacak bir performansla, Fiorentina Serie A’yı 7. sırada bitirmiş, Şampiyonlar Ligi’nde ise gruplarda ilk aşamayı geçmiş; ancak ikinci tur gruplarda gruptan çıkmayı başaramamış ve elenmiştir. Sadece Batistuta için değil; tüm oyuncular, yönetim ve Floransa halkı için de bu durum çok büyük bir hayal kırıklığıdır. Batistuta, takımının başarı açısından çok yetersiz olduğu bu sezonda, 40 maçta 28 gol atarak kendi kalitesini göstermeye devam etmiştir.
            Batistuta’nın tek bir isteği vardır artık. Şampiyonluk… Fiorentina’da teknik direktörlük için geçen isimlerin başında, 1999-2000 Uefa Kupası Şampiyonu Galatasaray’ın teknik direktörü Fatih Terim’in adı gelmektedir. Batistuta’nın ise artık karar vermesi gerekmektedir. Her şeyiyle bağlı olduğu Floransa kentine ve Fiorentina formasına veda etmek kendisi için çok zordur. Ancak kariyeri boyunca hayalini kurduğu şampiyonluğa ulaşabilmek için, daha büyük bir takıma gitmesinin gerektiği de aşikardır. Kaldı ki, Batistuta ile kulübün başkanı Vittorio Cecchi Gori’nin futbola bakış açıları öylesine farklıdır ki… Ve hatta, başkanın maç kazanmaya dair oyuncularına uyguladığı baskı öyle boyutlardadır ki, Batistuta’nın Floransa’dan ayrılmasını sağlayacak kadar yoğun haldedir. Batigol’ün futbolu sevmediği, nefret ederek oynadığı dedikoduları kendisine sorulduğunda, verdiği cevap, kendisinin sadece sporun tarafında olduğunu çok net ortaya koymaktadır. “Futboldan nefret ettiğim doğru değil. Futbol oynamayı, çim sahada olmayı, antrenman yapmayı hep çok sevdim. Tek sevmediğim şey futbolun etrafında dönen çekişmeler. Futbol sadece bir oyun.” Kulüp başkanının Batistuta’yı gözden çıkaracak kadar fevri davranmasına karşı taraftar, kaptanın takımdan ayrılmaması için protesto yürüyüşleri düzenlemiş, hatta kulübün başkanının evine saldırıda bulunmuştur. Bu sancılı sürecin sonunda kaptan, çok sevdiği Mor Menekşeler’den 35 milyon Dolar karşılığında Roma’ya transfer olur. Batistuta, Roma’dan yıllık 5.2 milyon Dolar alarak dünyanın en çok kazanan futbolcusu konumuna yerleşmiştir. Fakat Fiorentina taraftarı için, dönemin en efsane ismi Floransa’dan ayrılmıştır. Batistuta, 9 yıllık Fiorentina macerasından sonra Roma’ya gitmiştir.


            Yeni sezona Fabio Capello önderliğinde; Cafu, Montella, Totti, Samuel, Candela, Batistuta gibi yıldızlarla giren Roma’da, tek hedef şampiyonluktur. Roma sezon sonunda Juventus’un 2 puan önünde şampiyonluğu göğüsleyen takım olmuştur. Batistuta, kariyeri boyunca kovaladığı Serie A şampiyonluğunu artık elde etmiştir. Bu Batistuta için en büyük başarılardan biridir. Fakat sezonun en ilgi çekici anlarından biri, 26 Kasım 2000 tarihinde oynanan Roma – Fiorentina maçında yaşanmıştır. Roma’nın 1-0 kazandığı maçtaki tek golü atan isim, 82. dakikada ceza sahası dışından vurduğu müthiş şutla takımını öne geçiren Batigol’dür. Takım arkadaşları kutlamak için kendisine sarılmakta; fakat Batistuta için o anın büyüsü çok farklıdır. Batistuta golden sonra gözyaşlarını tutamayarak ağlamaktadır. 9 yıl boyunca formasını terlettiği, aşık olduğu Floransa kentinin takımına karşı attığı golden sonra duygularını kontrol edememiş ve ağlamaya başlamıştır. Batistuta bu yüzden sadece yetenekleriyle değil; karakteriyle ve duruşuyla da futbol tarihine ismini yazdırmıştır. Bu sebepten ötürü efsaneler arasında yerini almıştır. Batistuta, 2000 - 2001 sezonunda, Roma forması altında 40 maçta 21 gol atarak, kariyer istatistiklerini şaşırtmayacak bir performans sergilemiştir.
            2001 – 2002 sezonuna girilirken, Batigol 32 yaşına gelmiştir. Tecrübe açısından çok donanımlı olmasına karşın; azalan fizik gücü, onun istediklerini yapmasına izin vermemektedir. Bu sezon ligde 23 maça çıkan Batistuta 6 gol atarak, İtalya Ligi kariyerinde gol sayısı açısından en verimsiz sezonunu geçirmiştir.
            Batistuta Serie, A şampiyonluğunu elde ettikten sonra, kariyerinde bir sonraki hedefi Dünya Kupası olarak belirlemiştir. Öylesine arzulamaktadır ki, Güney Kore ve Japonya’da düzenlenen 2002 Dünya Kupası’nı kazanmanın en büyük hayali olduğunu söylemiş ve ülke olarak buna yetecek güçleri olduğuna inandığını belirtmiştir. İsveç, İngiltere ve Nijerya ile F Grubu’nda bulunan Arjantin, zor bir gruba düşmüş; ancak grubun favorilerinden biri olarak gösterilmektedir. Batigol, ilk maç olan Nijerya maçında yine golünü atmış ve takımına galibiyeti getirmiştir. İkinci maç İngiltere’ye 1-0 yenilen Arjantin, son maçta da İsveç ile 1-1 berabere kalmış ve grupta 3. sırayı alarak, elenmiştir. İsveç maçının 58. dakikasında yerini Hernan Crespo’ya bırakan Kaptan Gabriel Batistuta, maç bitiminde gözyaşlarını tutamamış ve hayalini kurduğu şampiyonluk yolunda, daha ilk turda başarısız olup, kariyerine Dünya Kupası’nı ekleyememiştir.
            2002 – 2003 sezonunda Batistuta yine eski formundan uzaktır. Roma formasıyla çıktığı 20 maçta 6 gol atan Batigol, devre arasında Internazionale’e kiralanmıştır. Ve Inter forması ile 12 maçta 2 gol atmıştır.
            Fizik gücünü eskisi kadar iyi kullanamaması, onu formundan uzaklaştırmaktaydı. İtalya Ligi gibi üst düzey mücadeleye sahne olan bir ligde, 12 sene boyunca müthiş bir performans sergilemişti. Fakat bu üst düzey ligde mücadele edebilecek çevikliği kalmamıştı. Batigol, Katar ekibi Al Arabi ile yıllık 8 milyon Dolar karşılığında anlaşarak, futbol oynamaya burada devam etmeye karar verdi. Serie A gibi üst düzey olmayan Katar Ligi’nde Batistuta 20 maçta 26 gol atarak gol krallığı ünvanına sahip oldu. Attığı gol sayısı, o güne kadar Katar Ligi’nde tek bir oyuncunun attığı en yüksek gol sayısıydı. Bir sonraki sezon sakatlığı sebebiyle toplam 3 maça çıkabilen Batistuta, 2005 yılında, 36 yaşında futbolu bıraktığını açıkladı.
            Gabriel Omar Batistuta… Oynamış olduğu kulüplerde forma giydiği lig ve kupa maçlarında, 542 maçta 302 gol atan bir forvet. Arjantin Milli Takım formasıyla 78 maçta 56 gol atan bir kaptan.  Kulüp formaları altında 90lı yılların en efsane forvetlerinden biri. Fizik gücü, tekniği, spor ahlakı, hırsı, karakteriyle onu sevenlerin gönlünde hep çok önemli bir yer tuttu. Günümüz futbolunda da özlediğimiz, olmasını istediğimiz futbol aktörlerinden biri.


           YAZAR : FİKRET ELGÜN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder